Ürün kategorileri
Fiyat Aralığı
Yayınevi
Risale-i Nur
Günümüz dünyasını bir düşünelim: Bilgi bombardımanı, bitmek bilmeyen bir koşuşturmaca, “neden?” ve “nasıl?” diye başlayan sayısız soru… İşte böyle bir zamanda, insan hem aklını hem de kalbini tatmin edecek bir dayanak arıyor.
Peki, 20. yüzyılın başlarında yazılmış bir eser, bugünün insanına ne söyleyebilir? Aslında, şaşırtıcı derecede çok şey.
Risale-i Nur Külliyatı, Bediüzzaman Said Nursi tarafından kaleme alınmış, Kur’an-ı Kerim’in hakikatlerini bu çağın anlayışına, mantığına ve sorularına cevap verecek şekilde açıklayan bir manevi tefsir külliyatıdır.
Ama durun, “tefsir” kelimesi gözünüzü korkutmasın. Bu, ayet ayet ilerleyen klasik bir tefsir değil; iman hakikatlerini, yani Allah’a, ahirete, peygamberlere iman gibi temel konuları delillerle, mantıksal çıkarımlarla ve harika temsillerle anlatan bir eserdir.
Peki, Risale-i Nur Tam Olarak Ne Anlatıyor?
Bu sorunun cevabı, külliyatın zenginliğinde saklı. Aslında tek bir cümleyle özetlemek haksızlık olur. Risale-i Nur, varoluşun en temel sorularına odaklanır:
- “Ben kimim? Nereden geliyorum ve nereye gidiyorum?”
- “Bu muazzam kâinatın bir anlamı var mı?”
- “Ölüm bir son mudur, yoksa yeni bir başlangıç mı?”
- “Neden ibadet etmeliyiz? Namaz neden beş vakit?”
Bediüzzaman, bu sorulara cevap verirken kuru bir anlatım yerine, aklı ikna edip kalbe dokunan bir yöntem izler. Tıpkı size verilen metindeki gibi, çöldeki iki yolcunun hikayesini hatırlayın. Bir kabile reisinin himayesine giren (yani Allah’a dayanan) yolcunun güven ve huzur içinde seyahat etmesi, kendi başına hareket eden mağrur yolcunun ise perişan olması… İşte bu küçük hikâye, Allah’a iman etmenin insana nasıl tükenmez bir güç ve huzur verdiğini sayfalarca teorik bilgiden çok daha etkili bir şekilde anlatır.
Risale-i Nur Kitapları Fiyatları
Gel bu konuya “fiyat” değil de, “kıymet” diyelim mi? Çünkü eline aldığın bir cep risalesinin belki bir kahve parası olan bedeli, sana öyle bir anda öyle bir huzur verir ki, dünyanın en pahalı hazineleri bile o anın yanında sönük kalır.
Bunu maddiyatla ölçmek, bir annenin şefkatine paha biçmeye benzer. Evet, ortada bir maliyet var; tam takım, ciltli bir külliyat almak bugün ciddi bir yatırım gibi görünebilir. Ama düşün ki, o yatırım aslında ruhuna yapılıyor. O kitaplığında duran set, sadece bir kitap koleksiyonu değil, ne zaman dara düşsen, ne zaman aklın karışsa, ne zaman “Neden?” diye sorsan, sana cevap vermek için bekleyen bir manevi danışman ordusudur.
Tek bir kitabın, mesela “Hastalar Risalesi”nin küçücük bedeliyle, bir hastane odasında çektiğin acıyı rahmete çevirecek bir bakış açısı kazanıyorsun. Değer mi? Hem de nasıl… Bu yüzden fiyat etiketlerine değil, ruhuna katacağı değere odaklan. O, paha biçilmez.
Sözler, Lem’alar, Şualar, Mektubat
Bu dört kitap var ya, adeta manevi bir kalenin dört ana burcu gibidir. Her biri farklı bir cepheden ruhunu kuşatır ve onarır.
- Sözler: Bu senin ilk tanışacağın dostundur. Aklındaki en temel, en deli soruları alır, bir baba şefkatiyle cevaplar. “Allah var mı, varsa bir mi? Ahiret niye lazım? Meleklere inanmak hayatıma ne katar?” gibi en köklü meseleleri öyle misallerle, öyle hikayelerle anlatır ki, aklın “İşte bu!” derken, kalbin “Çok şükür…” diye ferahlar. O, senin imanının temelini sağlamlaştıran bir mimardır.
- Lem’alar (Pırıltılar): Hayatın tam içinden parlayan ışıklardır bunlar. Canın mı sıkkın? Aç On Yedinci Lem’a’yı, dünyanın geçiciliğini anla, ferahla. Hastalıkla mı imtihan oluyorsun? İkinci Lem’a’da Hazreti Eyyüb’ün (a.s.) sabrında kendi derdine derman bul. İnsanlarla ilişkilerinde samimiyeti mi kaybettin? İhlas Risalesi sana yol göstersin. Lem’alar, günlük hayatın dikenli yollarında ayağına batan taşları temizleyen bir dost elidir.
- Şualar (Işıklar): Bu biraz daha derin bir denizdir. Kâinata bir seyyah gibi bakmanı sağlar. Bir çiçeğe, bir yıldıza, bir hücreye bakıp, “Sübhanallah, ne muhteşem bir sanat!” dedirtir. Varlığın arkasındaki o ezeli gücü, o sonsuz merhameti öyle güçlü delillerle hissettirir ki, iman adeta kalbinden taşıp tüm vücuduna yayılır. Şualar, aklın en son sınırlarında gezip, imanın en zirvelerine tırmanmaktır.
- Mektubat (Mektuplar): Bu ise en samimi olanıdır. Sanki Üstad Bediüzzaman, asırlar öncesinden sana bir mektup uzatmıştır. Talebelerinin sorduğu o kadar içten, o kadar bizden sorulara cevaplar verir ki… Peygamber Efendimizin (a.s.m) mucizelerinden tut, milliyetçilik meselesine, Ramazan orucunun hikmetlerine kadar… Mektubat’ı okurken sanki sıcak bir sobanın başında, bilge bir dedeyi dinliyor gibi hissedersin. Kalbine en yakın duran sırdasındır.
Cep Risalesi
Hiç yanında taşıdığın bir güç kaynağın olsun istedin mi? İşte Cep Risalesi tam olarak bu. O küçücük boyutuyla cebine, çantana sığar ama içine dünyaları sığdırır.
Metroda giderken, birini beklerken, canın sıkıldığında o an hangi manevi ilaca ihtiyacın varsa, hemen çıkarır okursun.
Gençlik Rehberi’ni cebinde taşırsın, nefsinin seni yoldan çıkarmaya çalıştığı bir anda açar, o ateşin nasıl söneceğini okursun. Hastalar Risalesi’ni bir hasta ziyaretine giderken yanında götürürsün, hem kendin hem o hasta için bir şifa niyetine okursun. O, senin her an elinin altında olan, seni asla yalnız bırakmayan en sadık dostundur. Fiziken küçük, manen bir dağ gibidir.
Risale-i Nur Neşriyatı Yapan Yayınevleri Hakkında
Risale-i Nur Külliyatı’nı neşreden yayınevleri, önemli bir kültürel ve manevi misyonu yerine getirmektedir. Bu alanda hizmet veren Söz Yayınları ve RNK Neşriyat gibi değerli kurumlar, bu paha biçilmez eserleri okuyucularla buluşturma noktasında bir köprü vazifesi görmektedir.
Okuyucuların istifadesini kolaylaştırmak amacıyla, eserleri farklı cilt kalitelerinde, çeşitli boyutlarda ve lügatçe ilaveli olarak sunmaları, bu hizmet anlayışının bir göstergesidir. Ulaşan her bir eserin ardında, bu hakikatlerin daha geniş kitlelere erişmesi için büyük bir gayret ve özveriyle çalışan profesyonel bir ekibin emeği bulunmaktadır.
Risale-i Nur’da Ne Anlatılıyor?
Sen sahipsiz değilsin.
Bu koca kâinatta bir toz zerresi gibi kaybolup gitmediğini, attığın her adımın, aldığın her nefesin bir anlamı olduğunu anlatır. Seni Yaratan’ın seni ne kadar çok sevdiğini, bu dünyayı senin için nasıl muhteşem bir saray gibi donattığını ve ölümün bir hiçlik kuyusu değil, sevdiklerine ve seni seven Rabbine kavuşacağın bir vuslat anı olduğunu anlatır.
Risale-i Nur, modern çağın paslandırdığı kalpleri parlatır. Aklın “Neden?” diye sorduğu her soruya, kalbi titreten bir “Çünkü…” ile cevap verir.
O, bu dünyanın fırtınaları içinde sarsılan ruhuna uzatılmış bir kurtuluş ipidir. Okumaya başladığında anlarsın ki, o aslında sana, sadece sana, senin yaralarına ve senin sorularına sesleniyordur.
Külliyatın Kalbi: Temel Eserlere Kısa Bir Bakış
Görselde de gördüğümüz o güzel hatlarla yazılmış kitap isimleri, külliyatın ana damarlarını oluşturur. Her biri farklı bir kapıyı aralar:
- Sözler: Külliyatın adeta bir fihristi ve temelidir. İmanın altı şartı gibi en temel konuları, herkesin anlayabileceği temsiller ve hikayelerle, mantıksal bir silsile içinde ispat eder. “Bismillah her hayrın başıdır” diyerek başlayan bu eser, imanın hayatımıza nasıl bir bereket ve kuvvet kattığını gösterir.
- Mektubat: Adından da anlaşılacağı gibi, Bediüzzaman’ın talebelerine yazdığı mektuplardan oluşur. Bu yüzden daha samimi, daha kişisel ve doğrudan sorulara verilmiş cevaplarla doludur. Günlük hayatta karşılaşılan manevi sorunlara pratik çözümler sunar.
- Lem’alar: “Pırıltılar” anlamına gelen bu eser, İhlas (samimiyet), İktisat (tutumlu olmak), Hastalık gibi çok çeşitli konularda yol gösteren parlak risalelerden oluşur. Özellikle modern insanın en büyük imtihanlarından olan israf ve gösterişe karşı nasıl manevi bir duruş sergileneceğini anlatır.
- Şualar: “Işıklar” demektir ve genellikle daha derin imanî ve felsefi konuları ele alır. Kâinatın Allah’ın varlığını ve birliğini nasıl haykırdığını, tabiat olaylarının arkasındaki ilahi sanatı delilleriyle gözler önüne serer.
Risale-i Nur’u Neden Okumalıyız? Onu Farklı Kılan Ne?
Belki de en önemli soru bu. Günümüzde bilgiye ulaşmak çok kolay, peki neden özellikle Risale-i Nur?
Onu farklı kılan en temel özellik, akıl ve kalbi birlikte doyurmasıdır. Sadece “İnan!” demez; “Gel, birlikte düşünelim ve görelim.” der. Bilimsel verilerden, kâinattaki sanattan ve mantıktaki tutarlılıktan yola çıkarak imanı bir “taklit” veya “alışkanlık” olmaktan çıkarıp, “tahkiki” yani araştırmaya ve delile dayalı bir seviyeye taşımayı hedefler.
Size verilen metindeki namaz vakitleriyle ilgili bölümü hatırlayın. Namazın neden o belirli vakitlerde farz kılındığını, her bir vaktin kâinattaki büyük bir dönüşüme ve ilahi bir sanatın tecellisine işaret ettiğini anlatır. Bu, ibadeti sıradan bir görev olmaktan çıkarıp, tüm kâinatla birlikte yapılan anlamlı bir eyleme dönüştürür.
İşte Risale-i Nur’un metodu budur: Anlam katmak.
Elbette, Osmanlı Türkçesiyle yazılmış olması ilk başta biraz göz korkutucu gelebilir. Ancak bu, hazineye ulaşmak için küçük bir kapıyı aralamak gibidir. Önemli olan, bu manevi yolculuğa çıkmaya niyet etmektir.
Sonuç olarak
Risale-i Nur Külliyatı; aklı sorularla dolu, kalbi ise bir anlam arayışında olan modern insan için yazılmış bir reçetedir. O, ne sadece bir ilim kitabıdır ne de sadece bir zikir kitabı. O, kâinatı anlamlı kılan, hayatı değerli yapan ve insanı en temel sorularıyla yüzleştirip ona huzurlu cevaplar sunan bir yol arkadaşıdır.
Eğer siz de hayatın koşturmacasında ruhunuzun yorulduğunu hissediyor ve “Daha derin bir anlam olmalı” diyorsanız, bu külliyatın kapısını aralamak, umduğunuzdan çok daha fazlasını bulacağınız bir keşif yolculuğunun ilk adımı olabilir.